Çocukluğumun Basketbolu


Stadyumdaki ilk maçını 1995 yılında izlemiş bir çocuktum ben. Henüz okul yıllarının başında babasıyla maça gitmiş, Alsancak Stadı'nın o kasvetli yapısı içerisinde yeni bir hayat bulmuş küçük bir beden... Sürekli etrafı izleyen ve maç başlamasına rağmen, maçı anlatmaya başlamayan spikeri arayan meraklı gözler... Öyle ya, televizyonda izlerken hep spiker anlatıyordu. Peki bu stadda spiker neredeydi? Bu sorularla birlikte bitmişti maç. Sonuçta Karşıyaka tabii ki kazanamamıştı ama tribünler futbolcuları yine bağrına basıyordu.

Yıllar, Efes Pilsen'in tüm Türkiye'yi kenetlediği yıllardı. Herkes Efes Pilsen'i takip ediyordu. Adeta ülkede bir basketbol ayaklanması başlamıştı. 95'ten 96'ya geçtiğimiz sezonun sonunda ise Cine5 ekranlarında Efes Pilsen, Koraç Kupası'nı kazanarak şampiyon oluyordu. Evde sanki Karşıyaka kazanmışçasına bir sevinç vardı... Öyle ki, annem ve babam ile maçı soluksuz, bir an başından kalkmadan izlemiştik. Sonunda gelen zafer ise bir değişimin başlangıcını temsil ediyordu benim için.

Basketbol bir anda büyük bir tutku halini aldı. Karşıyaka Spor Kulübü Basketbol Altyapısı'na kaydım yaptırılmıştı. Kısa süre sonra da Minik B takımında yer almaya başlamıştım. Bir de salı günlerine anlam katan Fanatik Basket vardı tabii ki. Yıllarca da sakladım tüm sayılarını. Haftasonu bir an önce geçsin de, salı günü haftanın 5'inde Karşıyakalı biri var mı diye bakayım istiyordum hep. Zira ben Karşıyaka Spor Kulübü taraftarı olduğu için Karşıyakalı olmayan, Karşıyakalı olduğu için Karşıyaka Spor Kulübü taraftarı olan kesimdendim. Annemin doğduğu ve büyüdüğü yer Karşıyaka Çarşı, babamın doğup büyüdüğü yer Karşıyaka Çarşı. Böylesine bir durumda takdir edersinizki aksi dahi düşünülemezdi.

Efes Pilsen efsanesi büyürken, bir yandan Ülkerspor ile çekişmeleri devam ediyordu. Bu tatlı rekabet de bana çocukluğumun iki kahramanını verdi. Biri Harun 'Pegasus' Erdenay, diğeri de şu anda KSK Basketbol Şubesi'nde birlikte çalışma şansına sahip olduğum Ufuk Sarıca. İkisini de izlemekten aldığım keyif tarifsizdi. O zamanlar internet yok, hayranı olduğumuz kişileri istediğimiz gibi takip etme şansımız da yok. Ancak maçları televizyonda yayınlanacak ya da Alsancak Atatürk Spor Salonu'na deplasmana gelecekler de öyle göreceğiz...

Türk Basketbolu'nda gün geçmiyor ki değişiklikler olmasın derken, Tofaş SAS muhteşem bir sezonu geride bırakıp 99 yılında Türkiye Ligi Şampiyonu oluyordu. Kadroda Rashard Griffith ve Slaven Rimac gibi çok önemli oyuncular olsa da, benim en çok sevdiğim isim David Rivers'tı. 17 Ağustos'ta yaşanan depremden sonra, Karşıyaka Spor Kulübü duyarsız kalmayıp tüm gelirin depremzedelere bağışlanacağı bir dörtlü turnuva düzenlemişti. Eski Atatürk Spor Salonu'nu hatırlayanlar bilir, önünde potalar vardı. Basketbol maçlarından önce taraftarlar o potalarda basket oynar, sonra maça girerlerdi.

Sabahtan heyecanla uyandım, ilk işim eşyalarımı alıp Atatürk Spor Salonu'nun önüne gitmekti. Öyle ki, Karşıyaka'dan gelirken geç kalırım diye düşünüp, bir gece öncesinden Alsancak'ta anneannemlerde kalmıştım. Alel acele Atatürk Spor Salonu'na gidip, potalarda oynamaya dahi başlamıştım saatin erkenliğine aldırış etmeden. Yavaş yavaş arkadaşlarım da gelmeye başlamıştı. Sonra yanımıza Serkan Erdoğan'ın kardeşi olduğunu ve bizimle oynamak istediğini söyleyen biri geldi. O zamanlar Serkan Erdoğan henüz yeni tanınmaya başlıyor, biz de kendisinin çok farkında değiliz. Bu sırada Tofaş'ın takım otobüsünün gelmesiyle birlikte hepimiz ona doğru koştuk. Topuma Rimac, Griffith ve Rivers'tan imza almıştım. Benim için muhteşem bir şeydi. Topumu çantama koyup, sonra salona maçı izlemeye girdik. Maçın sonucunu ise hiç mi hiç hatırlamıyorum.

O günlerden bugüne çok şey değişti ama değişmeyen tek şey basketbol sevgisi oldu. Karşıyaka perspektifinin dışında, genel bir kompozisyon olarak basketbolu sevmekti ana düşünce. Pozisyon farketmeksizin organizasyonun içinde yer almak ve elinden geleni ardına koymamak iç güdüsü var oldu hep. Bugün, geçmişe dönüp baktığımda Efes Pilsen'e ve Tofaş'a bir teşekkür borçlu olduğumu düşünüyorum. Çünkü onlar olmasaydı belki de bu bakış açısına asla sahip olamayacaktım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İyi ki Varsın Çilek

KSK Basketbol Altyapısı'nda Neler Oluyor?