Sokağımın Takımı Avrupa'da Final Four'da



TRT'nin arşivinden alınan, 86-87'de sezonunda Galatasaray'ı Atatürk Spor Salonu'nda yenerek Türkiye 1. Basketbol Ligi'nde şampiyon olduğumuz maçı izliyordum. Annem geldi, "Ben de oradaydım, biliyor musun?" dedi. Annem, ki 1717 sokak yani Çarşı doğumludur, heyecanla izlemeye başladı. O an kendimi orada hayal ettim. 75 yıllık bir spor kulübünün tarihindeki en büyük başarısına tanık olmanın nasıl güzel bir duygu olabileceğini düşündüm… Gözlerim doldu, yutkundum. Anneme; "Benim de böyle bir anım olacak, ben de yıllarca anlatacağım." dedim. İnanıyor muydum? Sanırım hayır. Ama çocuktum, istiyordum…

Dediğim gibi 75 yıllık bir spor kulübüydü 1987'de. Merkezi 1717 sokaktı. En büyük destekçisi esnaftı. Taraftar bildiğiniz gibiydi, şimdi ile arasında hiç fark yoktu. Karşıyaka Spor Kulübü, gerçek sahipleri yani taraftarlarının sokaklarının, mahallelerinin, semtlerinin, ilçelerinin takımıydı. Sokağa çıktıklarında kendilerini cennette hissettikleri yerin tek spor kulübü, onların kendilerini temsil biçimiydi. Aşktı, tarifi mümkün olmayan bir kara sevdaydı. Bitmeyen kavgaydı, belki de hayata tutunma amacıydı. Bu spor kulübünün etrafında toplanan binler, hiçbir zaman başarıya ya da teneke kupalara odaklanmadı. Farklı branşlarda alınan, Türkiye, Avrupa, hatta Dünya şampiyonlukları gelse de, bunlar onların sevgilerini asla değiştirebilecek şeyler değildi. Çünkü karşılıklı çıkar sermayesine bağlı olmayan Karşıyaka sevgisi, hiçbir mutluluk ya da mutsuzluk ile değişebilecek bir yapıda değildi.

Karşıyaka ve Karşıyaka Spor Kulübü birbiri ile tamamen bütünleşmiş bir ilçe ve spor kulübü olurken, asıl misyon her zaman sahip olunan ve temsil edilen değerleri korumaktı. Çünkü Karşıyaka Spor Kulübü, Kurtuluş Savaşı'nda düşman kampına esir düşmesine rağmen savaşmaktan vazgeçmeyerek ülkesinin bağımsızlığı için canını siper eden, Yunanlar'ın İzmir'i işgalinden sonra İzmir'e giren ilk Türk Ordusu'nun en ön cephesinde yer alan, İstiklal Madalyalı Gazi Kadızade Zühtü Işıl tarafından 1912 yışında kurulmuştu. Atatürk, Karşıyaka Spor Kulübü'nü defalarca ziyaret etmiş, Kurtuluş Savaşı'nda cephelerde yer alarak savaştıkları için faaliyetlerine ara vermek zorunda kalan Karşıyaka Spor Kulübü'nün tekrar aktif olmasını istemişti. Onur defterine gurur verici yazılar yazmıştı, Karşıyakalı bayan tenisçileri izlerken; "Ben sporcunun, zeki, çevik ve ahlâklısını severim." demişti. Dahası annesini Karşıyaka'ya emanet etmiş ve eşini Karşıyaka'dan seçmişti. Cumhuriyet ve Atatürk sevdalısı Karşıyakalılar'ın da bu mirasa ve sahip olunan değerlere sahip çıkıp, onu yüceltmekten başka bir şey düşünmeleri de dolayısıyla imkansızdı.

Seneler öyle çabuk geçti ki… 1987 yılında Türkiye 1. Basketbol Ligi'nde şampiyon olup, Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı kaldıran Karşıyaka Spor Kulübü Basketbol Takımı, aynı başarıya uzun süre yaklaşamadı bile. Geçen 26 yılda en büyük başarılar, ligde bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda yarı finale kalmak, Türkiye Kupası'nda da oynanan bir final maçıydı. 2000'li yılların başında Avrupa'da tecrübe kazanan Karşıyaka, sonrasında bu idealinden uzak kaldı, ta ki 2010 yılına kadar. Karşıyaka'nın son yıllardaki misyonunun artık değişmesi gerektiğine kanaat getirerek, basketbol takımımızın Avrupa'da yer alması gerektiğinü düşünerek tekrar geri döndük Avrupa Arenası'na. Eleme turu ile başladığımız EuroChallenge'da, ilk sezonumuzda çeyrek finale kadar yükselmeyi başardık. Lakin 2. tur gruplarında almamamız gereken bir mağlubiyet nedeniyle 2. olduğumuz için saha dezavantajıyla Rus temsilcisi St. Petersburg ile eşleştik. Deplasmanda alınan mağlubiyetin ardından bozulan moraller Karşıyaka Arena'daki binlerce taraftara rağmen düzelmeyince elenmekten kendimizi alamadık. Geçen sezon ise çeyrek finale kalamadan turnuvayı 2. tur gruplarını 3. sırada bitirerek elendik.

Bu sezon başlarken kulübün içinde bulunduğu bir takım karışıklıklar vardı. Buna rağmen koç Ufuk Sarıca ile anlaşma sağlanmış, oyuncuların büyük kısmıyla da görüşülmüştü. Karşıyaka Arena'da başlayan idmanların ardından, Adana'da Türkiye Kupası maçları oynandığı anda içimizi büyük bir umut kaplamıştı. Özellikle Euroleague'de ve EuroCup'ta mücadele eden takımları mağlup ettikten sonra hiç çekinmeden, korkmadan, "Bu takımın hedefi Avrupa'da F4!" dedim. Daha maçların oynanmadığı ve bu tarz açıklamaların takıma zarar vereceği söylendi. Oysa işin mutfağında olan, tüm detayları bire bir yaşayan biri olarak emin olduğum ve inandığım gerçeği söylemekten asla vazgeçmedim. Çünkü savaşı ancak inananlar kazanabilirdi. Öyle de oldu. Her türlü aksiliğe rağmen, Ufuk Sarıca'nın komutasındaki Karşıyaka, Avrupa'da yarı finale kaldı. 

Ne mutlu bana ki, henüz bu genç yaşına rağmen Karşıyaka Spor Kulübü'nün böylesine büyük bir başarısına tanık oldum. Ne mutlu bana ki, henüz bu genç yaşıma rağmen Karşıyaka Spor Kulübü Basketbol Şubesi'nde 5 senedir görev alarak taşın altına elimi sokmaktan asla çekinmedim. Ne mutlu bana ki, Karşıyaka Spor Kulübü'nün başarısı için farklı stratejiler ve anlayışlarlaki şube başkanlarımla birlikte çalıştım, tecrübeler edindim, sayısız şey öğrendim. Ayrıca 86-87 coşkusunu tarihimize altın harflerle kazıyan, tamamı Karşıyaka'nın altyapısından yetişinden oyuncular dışında, hayatım boyunca yeri her zaman farklı olacak iki Türk basketbolcu vardı. Bu iki isimden biri Pegasus, diğeri de Ufuk Sarıca'ydı. Ne mutlu bana ki, Ufuk Sarıca ile birlikte çalışıyorum. Ne mutlu bana ki, Pegasus'un da canlı izlediği bir maçta onunla birlikte Avrupa'da yarı final sevinci yaşadım.

Ve son olarak… Muhteşem taraftarımız, çalışkan teknik ekibimiz, savaşçı basketbolcularımız ve değerli şube yönetimimizle o kupayı istiyoruz. 

Sokağımızın takımı Avrupa Şampiyonu olacak, inanıyoruz.

Efecan Tekin
KSK Basketbol Şube Yöneticisi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Başka Aile

Alın Terimizin Karşılığı: EuroLeague

İyi ki Varsın Çilek