Günümüz dünyasında spor artık çok büyük bir endüstri. Milyarlarca dolar ile ifade edilen, istihdam ettiği çalışan sayısı milyonları bulan devasa bir sektör. Ülkemizin içinde bulunduğu merkeziyetçi spor kültürü nedeniyle, “diğerleri” olarak lanse edilen Anadolu takımlarının da bu endüstri içinde kendilerini kabul ettirmeleri neredeyse imkansız. Çünkü mücadele etmeye çalıştığınız kulüplerin milyonlarca taraftarı ve milyon dolarlarca bütçesi var. Ama eğer siz Karşıyakalı iseniz, sizin için çok da önem teşkil etmez, zira biz Karşıyakalılar imkansızları severiz. Sezon başında oluşturulan Basketbol Altyapı Yönetimi de, imkansızı sevenlerden oluşturulmuştu. Öyle ki, yıllarca bir tribün grubunun gerçekleştirebileceği tüm organizasyonların altından birlikte kalktığımız, deplasman, pankart, organizasyon, toplantı vs. demeden her taşın alına birlikte elimizi soktuğumuz abilerim ve kardeşlerimle artık kulübün “back-end” kısmında yer alıyorduk. Kulübe yönetici ünvanıyla yer aldığım 6. sezonda ...
Karşıyaka Spor Kulübü Basketbol Altyapısı, Türkiye’nin en önemli sporcu ordularından birisinin olmasınında yanında, çok önemli bir misyona sahip. Bu misyonun içeriği ise oldukça geniş kapsamlı. Öncelik Karşıyaka Spor Kulübü ve Türk Milli Takımı için oyuncular yetiştirmek olarak gözükse de, Karşıyakalı nesillerin devamlılığını, çocukların gelişim süreçlerinde zararlı alışkanlıklar yerine spora odaklanmasını sağlamak ilk planda akıllara gelenler. Bu misyonlar ile çalışmalarına devam eden Karşıyaka Spor Kulübü Basketbol Altyapısı’nın en büyük handikaplarından birisi, Karşıyaka Spor Kulübü’nün olağan ve olağanüstü kongreleri ile altyapı yönetimlerinin de değişmesi. Zira altyapıda yapılan bir hamlenin sonucu en erken 5 yıl içinde görülebilirken, her sene değişen yönetimler ile bir istikrar yakalamak oldukça zor olmakta. Daha önce Karşıyaka Spor Kulübü’nde uzun yıllar çeşitli görevler yapan, Basketbol Altyapı Başkanlığı da yapmış sn. Fatih Diniz’in kulüp başkanı olmasıyla birl...
Hayatta belki de en keyif aldığım şeylerden biriydi içimi dökmek, bir şeyler yazmak. Bu yüzden yıllarca blog yazdım. Yazılarımı kaybettim, yine yazdım. Ama bir noktada kırılım gerçekleşti ve devamlılığı sağlayamadım. Şimdi düşünüyorum da, geçtiğimiz 20 senede hayatımızda, gündemimizde, rutinimizde neler neler değişmiş… Bugün ise yeni hayatımızın ilk günü. Bambaşka umutlarla, her zerresinde sindirilmişliği ve ötekileştirilmişliği hisseden bir bünye olarak bekliyordum bu sabahı. Aslında tam olarak 2 hafta önceyi. Ama geldiğimiz noktada kelimeler kifayetsiz. Geleceğe dair umutlar birer camdı, dün gece hepsi bardak oldu. Böylesine kaotik durumların ve mücadelenin ortasında geçen bir hayat… Bu hayatın içerisinde kendine huzuru bulabildiği nadir anları oluyor insanın. Benim için de son 3 senedir o huzurlu anlarda hep Çilek var. Aslında yıllar sonra klavye başına bir şeyler yazmak için geçmemin yegane sebebi de Çilek’ti, yazıya da öyle başlayacaktım. Ama içgüdüsel olarak akış böyle seyretti, ...
Yorumlar